Toplum Mühendisliği, toplumun demografisinde, sosyal dokusunda, tarihten gelen yapısında değişiklik yapmak, tepkilerini, nefretlerini, isteklerini, sevgilerini, tutkularını ve kitlesel şekilde ifade ettiklerini duygularını yönlendirebilmek, kontrol altında tutabilmek, paralize edebilmek gibi yetileri içeren iştir. Böyle bir meslek dalı yoktur. Toplum mühendisliği, çeşitli meslek dallarından oluşan bir ekip tarafından, (finansal destek, koruma, iletişim ve başka araçlar yardımı ile) gerçekleştirilebilir. Günümüzde daha çok siyasi, askeri ve istihbari alanlarda kullanılan bir terimdir.
Tarihte özellikle 19.yüzyılda kitlenin doğuşu ve gelişmesi, kitle iletişiminin yaygınlaşması ile birlikte kitle hareketlerinin ve dolayısıyla da kitleyi yönlendirici politik ve ideolojik söylemlerin geliştiğini görmekteyiz. Soğuk savaş döneminde ABD ve SSCB’nin başını çektiği iki kutuplu dünyada toplum mühendisliği çeşitli şekillerde söz konusu olmuş ancak her iki kutup da birbirlerini toplumlarını yanlış yönlendirmekle suçlamışlardır.
Türk siyasi tarihi incelenecek olursa toplum mühendisliğini mevcut iktidar kadar hiç kimse kullanmamıştır. Çünkü hiç kimse bunlar kadar faydalanmamıştır. Yapılan bu çalışmalara örnek vermek gerekirse, kayıtlı çalışanının % 45’ inin asgari ücretli olduğu, açlık sınırının1200 lira olduğu ülkemizde asgari ücretin 780 lira olduğu, milli gelirinin % 60’ını nüfüsunun %16’sının kontrol ettiği ülkemizde toplum, ekonomimiz çok iyi dünyada en fazla büyüyen 2. ekonomiyiz şeklinde yönlendirilmektedir. İhracatta rekorlar kırıyoruz denilirken ithalat rakamları hiç kullanılmıyor veya en fazla büyüyen ekonomi olan Çin ekonomisi üretime dayalı büyürken, bizim ekonomimizin ise dış borçlanma ve kaynakların satışı ile olduğu hiç söylenmiyor. Buna benzer örnekler yalnız ekonomik konularda değil,uluslar arası ilişkiler, terör, işsizlik vb. konularda da çoğaltılabilir.
Maalesef bu çalışmalar kısmen de olsa sonuç vermektedir. Öyle ki toplumumuzun birçok konuda algısı değişmiştir. Eskiden farklı siyasi tercihleri de olsa oy kullanırken amaç hep vatanın, milletin, devletin daha iyiye götürülmesi idi. Artık toplumun büyük kısmı oy kullanırken kendi maddi-manevi çıkarlarını düşünerek oy kullanıyor. Kimi kredi batağına düşmüş, bu iktidar dursun istikrar bozulmasın diyor, kimi işçiyim memurum yandaş sendikaya üyeyim bu iktidar dursun falanca yere tayin yaptırırım diyor, kimi bunlar dindar insanlar bunları desteklersem bana da sevap yazılır (birileri tarafından öyle kandırılmış çünkü) diyerek iktidarı belirliyor.
Sonuç olarak, toplumun büyük bir kısmı yanlış yönlendirilerek elde edilen iktidar gücünü uzun vadede yine o toplumun zararına kullananlar, eninde sonunda perişan olacaklardır. Şunu hiç unutmamak gerekir ki biz kulların hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı vardır.